1 Ocak 2011 Cumartesi

Aldığımız Tat, Lezzet ve Zevkler gelip geçici

Allah Teala Hazretleri, birlik mertebesinde gizli bir hazineyken, tanınmayı ve bilinmeyi istemesi ve sevmesiyle, ruhlar ve cesetler âlemini yaratıp, kendi rahmetinin güzelliğini, celal ve azametini, bağış ve nimetini, sanatının çeşitliliğini ve hikmetinin sırlarını göstermeyi diledikte; bütün yaratıklarından önce yokluğun sırrından pırıl pırıl yeşil cevheri vücuda getirmiştir.

Bazı rivayetlere göre, kendi nurundan oldukça hoş ve büyük bir cevher var edip, ondan kâinatın tümünü derece derece ve düzenli biçimde ortaya çıkarmıştır.

Buna, ilk cevher, nur-u Muhammedî, Cevh-i mahfuz, akl-ı kül, izafî ruh diye adlandırırlar ki, bütün ruhların ve cesetlerin başlangıcı ve kaynağı bu cevherdir.
Çünkü Hak Teala muhabbetle o cevhere bir bakmıştır; o anda cevher, utancından eriyip su gibi akmıştır, halis özü üstüne çıkmıştır.
O özden ilk olarak küllî nefsi yaratmıştır.

Sonra meleklerin ruhlarını, bitkilerin ruhlarını, tabiatların ruhlarını sırasıyla yaratmıştır.
Bu ruhlar için mertebelerine göre belirli makamlar tayin edip, her sınıf kendi belli makamlarına gitmiştir.
Her ruh, kendi cinsini bulup, topluluklar oluşturmuş ve her topluluk makamında kalmıştır.
Ruhlar ve melekler âlemi, bu ondört çeşit ruhla tamam olmuştur.
Bu âlemin en yüksek, en saf ve en güzel olanını gayb âlemi, lâhut âlemi, ceberut âlemi diye adlandırırlar.
Ortasına, ruhlar âlemi, mânâlar âlemi, emirler âlemi, derler.
Alt kısmına, en kesif ve cisimlere yakın olan kısmına mücerret âlemi, berzah âlemi, misal âlemi derler.

(Erzurumlu İbrahim hakkı hazretleri Marifetnamesinden)

“Nefis terbiye edilirse AV köpekleri Gibi insanın faydasına çalışır....
Nefis terbiye edilmezse SOKAK Köpekleri gibi ona buna saldırıp,
Hem kendine hem de başkalarına Zarar verir."
(Hz Mevlana)

NEFS NEDİR? ÇEŞİTLERİ NELERDİR?

Nefis ile mücadele etmek için onu iyi tanımalıdır.
Nefsi daima insana tuzak kurar. Arzularını gerçekleştirmek için de yaptırmayacağı kötülük yoktur.
Nefis kusurunu görmek istemez, görse bile lehine tevil eder.
Avukat gibi kendini savunur, yaptığı kötülükleri görmeyince tövbe ve istiğfar etmek istemez.
Nefsinin ayıbını gören istiğfar eder ALLAH’a sığınan şeytanın şerrinden kurtulur.

1-Nefs-i emmâre (insana kötülük yapmasını emreden nefis),
2-nefs-i levvâme, (Kınayan, yeren ve kötüleyen nefs)
3-nefs-i mutmainne (iyilikle kötülüğü ayırt eden, temizlenerek kişiyi Allah'a yaklaştıran nefis),
4-nefs-i mülheme (ilham edilmiş nefis),
5-nefs-i zekiyye (temizlenmiş nefis),
6-nefs-i raziye (razı olmuş nefis) ve
7-nefs-i merdıyye (kendisinden razı olunmuş nefis)
diye yedi mertebeye kadar sayılır ..

Nefs:dağılır et ve kemikten ibaret olduğunu düşünmez adeta çelikten bir vücudu var gibi kendini ölümsüz olduğunu düşünür.

Nefs ve Çeşitleri

Etvar-ı Seb’a: Nefsin ve ruhun yedi tavrı, yedi şekli ve hali.

1. Nefs-i Emmare: Kötü ve günah olan işlerin yapılmasını emreden nefs, hayvani nefs. “Şüphesiz ki nefs kötülüğü emreder.” (Yusuf, 12/52)

2. Nefs-i Levvame: Kınayan, yeren ve kötüleyen nefs. Yapılan kötü ve günah iş sebebiyle failini muaheze eden ve hesaba çeken nefs, vicdan azabı. İşlenen kötülük sebebiyle pişmanlık duyan, tevbe eden ve özür dileyen nefs. (Kıyamet, 75/2)

3. Nefs-i Mülhime: İlham ve keşfe mazhar olan nefs. Neyin iyi ve sevap, neyin kötü ve günah olduğunu ilhamla bilen ve ona göre hareket eden, vicdanın sesini duyan ve dinleyen nefs. (Şems, 91/7-8)

4. Nefs-i Mutmainne: Tatmin olunmuş, huzur ve sükuna kavuşmuş, faziletlerle donanmış, ilahi fiillerin tecellilerine mazhar olmuş nefs. (Nahl, 18/106; Fecr, 89/27)

5. Nefs-i Raziyye: Kendi ferdi iradesinden ve isteğinden vazgeçen, celali ve cemali tecellileri gönül hoşluğu ile karşılayan, kaza ve kaderin her nevi tecellisi karşısında mutlak olarak rıza durumunu muhfaza eden, sızlanmayan, şikayetçi olmayan, lütfun da hoş kahrın da hoş, diyebilen ve böylece rıza makamına eren nefs. “Ve radu anhu” (Maide, 5/191; Fecr, 89/28)

6. Nefs-i Marziyye: Allah’ın kendisinden razı olduğu nefs. “Radiyallahu anhum”. Bu makamda Allah razi (razı olan) kul marzidir (razı olunan). Karşılıklı rıza hali. (Fecr, 89/28; Beyyine, 98/8)

7. Nefs-i Kamile veya Nefs-i Zekiyye veya Nefs-i Safiyye: Bütün kemal sıfatlarını kazanarak insanları irşad mevkiine yükselen kamil, temiz ve saf nefs, insan-ı kamil. (Şems, 91/9)

Aldığımız Tat,Lezzet ve Zevkler gelip geçici,

Agzımızda bulunan dilimizin üstündeki, acı,tatlı,ekşi,tuzlu tat alma duyguları olmasaydı, yediğimiz ve içtiğimiz hiç birşeyin tadını alamayacak,
Acıkma ve susama duygularımız olmasaydı ne yemek yer, ne de su içebilirdik.
Yine sevme, arzulama ve şehvet gibi bazı duygularımızda olmasaydı,Dünya'da ne bir üreme çoğalma, ne de yaşama hevesi kalmazdı.
Yani nefsi, canlıları yaşama bağlayan bir can motoru gibi düşünebiliriz.
Nefs yaşamın devamlılığı için gereken en önemli etkendir.

Şöyle bir geriye dönüp iyce düşünün.

Dün yediğiniz yemeğin tadı hala tadı ağzınızda damağınızda duruyormu?

Dünü boşverin daha 1 saat evvel yediğiniz kuru fasulyenin üzerine bir kase sütlaç yiyince , hemen kuru fasulyeden ve tadından bir eser kalmıyor..

Evet demekki bu dünyada Lezzet ve zevkler sadece tadımlık ve gelip geçici kalıcı bir tad veya lezzet yok..

Şimdi yine düşünün 10 sene önceki yaşadığın zevki şu an tekrar aynı o anki gibi hissetmen mümkünmü?

geri geliyormu? yok eeee o halde insan yaşadığı Lezzet ve Zevklerle değil ancak bundan sonra yaşayacağı alacağı zevke dogru yürüyor..e tabi onlarda yine eskilieri gibi gelip geçici olucak .

Yani "tadı damağımda kaldı " sözü sadece lafda kalıyor..

Hiç birşeyin tadıda zevkide Lezzetide ebedi olarak kalmıyor .Bunun başka bir hikmeti ilahisi şöyle,

Yüce Yaratıcı bize devamlı değişik Lezzetleri tattırmak için beynimizdeki tat Lezzet Zevk hafıza bölümünü geçici olarak dilemiş ve o şekilde programlamış .

Ancak aynı şeyi tekrar yerseniz hatırlatma bağımından hafızada bir bölümde kalıyor.

Bir örnek: gözü kapalı bir amerikalıya çiğ köfte tattırıp bunun ne olduğunu sorun bilmez..Ama Adanalı birine aynı şekilde gözü kapalı çiğ köfte yedirseniz ,eee tabi daha evvel yediği için bu çiğ köfte diyecektir..

Şayet öyle olmasaydı ilk dünyaya geldigimizde içtigimiz ana sütü hala şu an ağzımızda tat olarak kalacaktı..


Saygılarla

Hacı Gazi Mücahid
Gerçek Allah Dostu
Vedat Bağlan

"Vedat Bağlan Blog Makale yazıları Fihristi Alfabetik listesi "

"Translate Çeviri"

http://www.vedatbaglan.com
http://facebook.com/vedatbaglan
http://tr-tr.facebook.com/pages/vedatbaglancom/167024723324771
http://www.facebook.com/pages/Vedat-Ba%C4%9Flan/132576160097013
http://twitter.com/VedatBaglan
http://vedatbaglan.blogspot.com
http://www.trsohbetler.com/
http://www.facebook.com/haberler.x
http://www.flightsfounder.com/

Hiç yorum yok: