Araç Amaç olamaz,
Bu yazımızda ,şu an tüm dünyada yaşayan insanlar'ın bir türlü ,tam olarak bilmedikleri , Amaçsız ,Gayesiz ve Hedefsiz yaşamaları nedeniyle veya Amaç ve Arac'ı karıştırmaları sebebiyle, Amaç ve Araç konusunu ,açıklığa kavuşturmak istiyoruz.
Amaç kelime anlamı olarak ,Ulaşmak, istenilen sonuç, maksat demektir .Yani en nihai varılacak olan yer, veya herhangi bir şey demektir.
Araç kelime anlamı :bir iş yapmakta ya da sonuçlandırmakta yararlanılan nesne, alet, enstrüman; taşıt. kişiler ya da nesneler arasında bağlantı sağlayan şey, vasıta; bir sonuca ulaşmak için kullanılan şey. bir şeye ulaşmak, bir şeyi elde etmek için yararlanılan kimse ya da şey demektir.
Benim yıllar önce söylediğim bir laf vardır ,
"Ne Aradığını Bilmeyen,Ne Bulduğunu Anlamaz.."
Hayatı'nın bir amacı,gayesi ve hedefi olmayan kimsenin bir kişiliği ve kimliği de olmaz
Bu dünya'da tüm insanların en büyük eksikliği,
1.Amacı ,gayesi ve hedefi yokdur.
2.Amaç ve aracı karıştırmıştır.Yani amaç yerine araca yönelmiştir..
İşte amaç ve aracı açıkca ortaya koyan ayetler,
"Andolsun asra! İnsanlık hüsranda. Ancak iman edenler ve salih amel işleyenler, birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler müstesna."(Vel Asr suresi)
"Şu da bir gerçek ki, mallarınız ve çocuklarınız bir imtihan aracıdır. Allah’a gelince, onun katında büyük bir ödül vardır. "(Tegabün 15)
..
İnsanlara soruyorum "senin gayen ne? yani hedefin ne?" diye,Aldığım cevaplar genelde şunlardan ibaret,"hayırlısıyla bir ev alıcam,güzel bir arabam olsun,güzel bir hatun bulursam evlenicem,büyük bir iş yeri açıcam,sesim güzel meşhur olucam,görünümüm fena değil aktör olucam,borçlarımı ödiycem,çok zengin olucam" vesaire vesaire..:)))) bunların hepsi araç. yani seni esas amacına götürecek olan şeylerdir.
Mal ,mülk,kadın,çoluk,çocuk hepsi araçdır,esas önemli olan amaçdır.
Amaç ise,sadece Allah'ın rızasına nail olabilmek ve onun dini'ni emirlerini bu dünya'ya hakim kılmaktır..
Şimdi bu konuyu biraz inceleyelim,
Ne aradığını bilmeyen demiştim ,evet burdan yola çıkalım neden? eee çünkü esas ne aradığını amacı'nın,gayesi'nin ,hedefi'nin ne oldugunu bilmeyen zaten ne buldugunu ne bulacağını bile bilmez veya bilemez.Pekiiii insan bu dünya'da ne araması lazım? amacı ne olması lazım?işte esas en önemli olan, ve belkide bu dünyaya geliş sebebimizin sorusudur bu.
İnsanoğlunun Yaratılış Sebebi Nedir?
Cevap: Biz bu sorunun cevabına geçmeden önce, bu soruyu bir başka soru ile tamamlamak istiyoruz; o da şudur ki: Biz insanlar herhangi bir işi yapmak istediğimiz zaman, onunla kendimizde olan bir eksikliği ve ihtiyacı gidermek istiyoruz Örneğin, tahsil yapıyoruz ki bilgi eksiklerimizi giderelim İş, ticaret vb yapıyoruz ki fakirliğimizi ve maddi ihtiyaçlarımızı giderelim Ordu ve savaş malzemeleri hazırlıyoruzki düşmana karşı gücümüzü ve zaaflarımızı tamamlayalım Yiyip içiyoruz ki enerji eksikliğimizi tamamlayalım Eğleniyoruz, gezip tozuyoruz, istirahat ediyoruz ki yorgunluk, bıkkınlık vb ihtiyaçlarımızı giderelim vs Hatta manevi çabalarımız, nefis tezkiyesi, ruhi ve manevi makamlara ulaşma çabası, hepsi bir türlü maddi veya manevi eksikleri gidermek içindir Öyle ki eğer bu eksiklere sahip olmasaydık, söz konusu şeylerin peşine de gitmezdik hiçbir zaman Bunlar bizim gibi eksikliklerle dolu sınırlı varlıklar için tamamen doğal ve zaruri şeylerdir
Ama Allah-u Teala'yı biz her açıdan sonsuz, sınırsız, eksiksiz ve noksansız olarak gördüğümüze göre ve dolayısıyla alemin yaratılışına hiçbir ihtiyacı olmadığına göre, genelde bütün yaratıkların ve özelde insanoğlunun yaratılışındaki hedef nedir?
Bu sorunun cevabını verebilmek için önce bir konuyu açıklamamız gerekir: Gayeler (hedefler) iki türlüdür:
a) Fâilî gâye b) Fiilî gâye
a) Fâilî Gâye: Yani bir fiili gerçekleştiren kimsenin fiilinden umulan gaye ve hedef
b) Fiilî Gâye: Gerçekleşen fiilin bizzat kendisinde yatan gaye ve hedef
Biz insanların gerçekleştirdiği fiillerde, bu iki gayenin ikisi de söz konusudur Yani hem biz yaptığımız fiilden bir hedef umuyoruz O da (yukarıda değindiğimiz gibi) var olan eksiklerimizi gidermektir Hem de o fiilin kendisi abes değil ve gayesi vardır Fakat Allah-u Teala'da durum böyle değildir Yani Allah-u Teala'nın fiillerinden kendisine yönelik bir gaye çıkarmak doğru değildir Zira O zatı mukaddesin hiçbir noksanlığı söz konusu değildir Ama ikinci tür gayenin isnadı sakıncasızdır Yani Allah-u Teala'nın fiillerinin kendisi tabi ki bir hedef ve gaye taşımaktadır Dolayısıyla Kur'an ve Sünnette Allah-u Teala'nın insanoğlunu neden yarattığına dair yapılan açıklamalar, fiilin gayesine yöneliktir, fâilin değil Fâil açısından ise yaratılışın varlıktan başka bir manası yoktur Yani alemdeki varlıklar yaratana bir faydası olsun diye değil, kendileri için mümkün olan kemallere ulaşsınlar ve potansiyel olarak sahip oldukları kuvvet ve kabiliyetleri fiiliyata dönüştürsünler diye yaratılmışlardır Dolayısıyla yaratılışta faili değil, fiili hedef elbette vardır; nitekim Allah-u Teala bizzat Kur'an'da bunu değişik yerlerde değinmiştir
Örneğin bir âyette şöyle buyuruyor:
"Bizim sizi boşuna yaratığımızı ve bize bir daha dönmeyeceğinizi mi sandınız?" (Mu'minun, 116)
Yine şöyle buyuruyor:
"Acaba insan (boşuna yaratılığını) ve başı boş bırakılacağını mı sanıyor?" (Kıyamet, 36)
Bu girişten sonra şimdi insanın yaratılışında yatan gaye ve hedefine olduğunu âyet ve hadislere dayanarak açıklamaya çalışalım:
Kur'an-ı Kerim muhtelif âyetlerde insanın yaratılışının gaye ve hedeflerine değinmektedir:
Örneğin bir âyette bunu şöyle açıklamaktadır:
"O Allah ki yedi kat göğü ve bir o kadar da yeri yarattı; Allah'ın emri onların arasına sürekli inmekte (Allah'ın tedbir ve tasarrufuyla yönetilmekteler) Ta ki şunu bilesiniz ki Allah hiç şüphesiz her şeye kadirdir ve Allah'ın ilmi her şeyi kuşatmıştır" (Talak, 12)
Bir diğer âyette ise şöyle buyurmaktadır:
"Biz insan ve cinni ancak bize kulluk ve ibadet etsinler diye yarattık" (Zâriyât, 56)
Bu iki ayetten çıkan sonuç şudur ki, insan itikad ve iman sahibi olsun ve bu itikad doğrultusunda iman ettiği Allah'a kulluk sunsun diye yaratılmıştır Anlaşılıyor ki insan takamül etme ve kendini yetiştirerek mümkün olan manevi makamlara ulaşsın diye yaratılmıştır Bu ise ancak sağlam bir iman ve Allah-u Teala'ya tam bir teslimiyet ve kulluk ile mümkündür
Başka bir ayette bu tekamül ve olgunlaşmanın her amel ve ibadetle değil, en sahih ve en güzeliyle gerçekleşebileceğini vurgulamakta ve şöyle buyurmaktadır:
"O ki, gökleri ve yeri yarattı ve O'nun kudret ve hakimiyet arşı suyun üzerindeydi (Bu yaratılış) bunun için gerçekleşti ki sizden hanginizin daha iyi amel edeceğini sınasın" (Hûd, 7)
Allah Resulü (saa) bir hadisinde şöyle buyurmaktadır:
"(Elinizden geldiği kadar) amel edin; zira herkese yaratılışındaki şey müyesser kılınmıştır"
Bu hadisin manası Ehlibeyt İmamlarından İmam Musa Kazım (as)'a sorulunca şöyle buyurdu: "Yüce Allah cinleri ve insanları kendisine ibadet ve itaat etsinler diye yaratmıştır; O'na isyan ve itaatsizlik etsinler diye değil Nitekim şöyle buyuruyor: "Biz insan ve cinni ancak bize kulluk ve ibadet etsinler diye yarattık" O'nları itaat etsinler diye yarattığı için, bu hedefe ulaşabilme yolunu da onlar için açmış (imkanlarını sağlamıştır) O halde gözlerini kapatıp, körlüğü hidayete tercih edenlere yazıklar olsun" (El-Mizan Tefsiri)
Görüldüğü gibi bu hadiste de insanların tekamül etme ve olgunlaşma için yaratıldığı ve bu hedefe ulaşmak için her türlü imkanın da kendisine sunulduğu vurgulanmaktadır
Akli olarak da olaya baktığımızda, akıl açısından yaratılış mümkün varlıklara yapılan bir lütuf ve feyizdir Yani yaratılması mümkün olan bir şeyi yaratmayı ondan esirgemez Zira o cimri değildir Böyle bir yaratılışın zati olarak güzeldir; onu gerçekleştirmek de Bu fiilin zatî güzelliğinden başka onda bir hedef arama gerek yoktur; zira bu feyiz, lütuf ve cömertliğin nişanesidir Allah-u Teala "vacib-i bizzat" olduğu gibi, her yönden "vacib"dir Bu yüzden bir şey var olma kabiliyetine sahip olursa, Allah-u Teala'nın ona vücut vermekten çekinmesi mümkün değil; zira O feyyaz-ı alel-ıtlaktır Kısacası var olma imkanı olan her şey kabiliyet sahibidir ve lisanı hal ile Allah'tan vücut ve kemal istiyorlar İşte yaratılış Allah-u Teala'nın eşyadaki bu imkana ve tabiî ve zatî talebe bir cevap ve onları kemale ulaştırma eylemidir Tabi O'nun hikmetli iradesi, insan ve cinlerin kendi irade ve istekleriyle serbestçe verilen tekamül imkanlarından yararlanması (ki bütün dini ve İlahî kurallar bunun içindir), ama diğer varlıkların ise cebri ve İlahi yönlendirmeyle mümkün olan kemallerine ulaşmaları yönünde tecelli etmiştir
Burada şöyle bir soru sorulabilir: Eğer gerçekten Allah-u Teala kulları kulluk ve ibadet için yaratmışsa, neden bazıları küfre saparak bu kulluk yolunu izlemekten kaçıyorlar? Bu İlahi iradenin hedefinden şaşması anlamına gelmez mi?
Bu sorunun cevabı şudur ki, bunu söyleyenler tekvinî irade ile teşriî iradeyi birbiri,ne karıştırmaktadırlar Zira Bu iradeden maksat, cebri ve zoraki değil, hür irade ve seçimle yapılacak ibadet ve kulluktur Birisi "Ben insanların ibadet etmeleri için bu camiyi yaptırdım" derse, bunun anlamı insanlara zorla ibadet ettirme değil, ibadet etmenin zeminini ve imkanını insanlar için oluşturmaktır Allah-u Teala da insanı ibadet ve kulluk için yaratmış bunun için de her türlü imkan ve zemini onlar için oluşturmuştur İçten akıl, duygu ve çeşitli güç ve kabiliyetlerle, dıştan ise gönderdiği Peygamberler, İlahi kılavuzlar, kitaplarlave dini emir ve nehiylerle Tabi bu konuda mu'min ve kafir için durum aynıdır ve farklı değildir; ancak birisi bu imkanlardan yararlanmış, diğeri ise yararlanmamıştır
Yine denilebilir ki: "Peki tekamül ve olgunlaşmanın hedefi nedir?"
Bunun cevabı da şudur ki tekamül gayelerin gayesidir (nihai hedeftir) Bunu bir misalle açıklamaya çalışlım Örneğin siz bir öğrenciye neden tahsil yaptığını sorarsanız, "Üniversiteye girmek için" diyebilir Peki üniversiteyi ne için istiyorsun, derseniz, şöyle diyebilir örneğin: Doktor veya mühendis olmak için Onu da sorarsanız, toplum için faydalı olmak ve bu yolla iyi bir gelir kazanmak der mesela Yine iyi geliri ne yapacaksın, sorusuna diyebilir ki müreffeh ve haysiyetli bir hayat yaşamak için Bilahare müreffeh ve haysiyetli hayatı ne yapacaksın diye sorarsan, oradaki cevap bir öncekinden farksızdır Yani onu onun için istiyorum O nihaî hedefimdir; gayelerin gayesidir der Manevi hayatta da durum aynıdır Peygamberlerin ve kitapların gelişinin hedefi tekamül (olgunlaşma) ve Allah'a yakınlaşma ve O'nun rızasını kazanmaktır Bunun hedefi nedir diye sorulursa cevabı açıktır; Allah'ın rızasını kazanmak ve olgunlaşmak; yani bu gayelerin gayesidir
Başka bir tabirle şöyle diyebiliriz: Biz her şeyi tekamül ve Allah'a yakınlık kazanmak için istiyoruz, bunları ise özü için istiyoruz Başka bir şey için değil Yani bu gayelerin gayesidir
Konuyu özetlersek , İnsan elbetde belirli Amaçlar ,gayeler edinecektir .Ama bu Amaçlar ve gayelerinde asıl nihai amaçları vardır..Ve bu en Nihai olan yani en son ulaşacağı noktaya giderken, değişik amaçları ,sadece geçici olarak araç olarak kullanacaktır.
örnek
Amacın ne ? "tahsil yapmak"
Neden? "Üniversiteye girmek için"
Üniversiteyi ne için istiyorsun? "Doktor veya mühendis olmak için "
Doktor veya mühendis olsan ne yapacaksın? "toplum için faydalı olmak ve bu yolla iyi bir gelir kazanmak"
İyi geliri ne yapacaksın? " müreffeh ve haysiyetli bir hayat yaşamak "
Müreffeh ve haysiyetli hayatı ne yapacaksın ?"onu onun için istiyorum O nihaî hedefimdir; gayelerin gayesidir" der
Manevi hayatta da durum aynıdır Peygamberlerin ve kitapların gelişinin hedefi tekamül (olgunlaşma) ve Allah'a yakınlaşma ve O'nun rızasını kazanmaktır Bunun hedefi nedir diye sorulursa cevabı açıktır; Allah'ın rızasını kazanmak ve olgunlaşmak; yani bu gayelerin gayesidir ,
Diğer âyetlerde ise, yüce ALLAH şöyle buyurmaktadır
"De ki: Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Doğrusu ancak aklı selim sahipleri öğüt alır." (Zümer, 39/9).
O, gökten su indirendir. Bununla herşeyin bitkisini bitirdik, ondan bir yeşillik çıkardık, ondan birbiri üstüne bindirilmiştaneler türetiyoruz. Ve hurma ağacının tomurcuğundan da yere sarkmışsalkımlar, -birbirine benzeyen ve benzemeyen- üzümlerden, zeytinden ve nardan bahçeler (kılıyoruz.) Meyvesine, ürün verdiğinde ve olgunluğa eriştiğinde bir bakıverin. Şüphesiz inanacak bir topluluk için bunda gerçekten ayetler vardır. (Enam Suresi, 99)
Eveeeet şimdi ise özetin özetiyle konumuzu tamamlıyalım.
İnsan'ın ilk amacı ,oku ayetindeki gibi, okumak ögrenmek,sonra olgunlaşmak,sonra insanlığa faydalı olmak,sonra da ALLAH 'a yaklaşıp onun rızasına uygun hal ve işlerde bulunup, onun rızasına nail olabilmek ve onun dini'ni emirlerini,gerekirse malı'nı canı'nı vererek,bu dünya'ya hakim kılmak olmalıdır..
İşte esas nihai ,ulaşılması gereken son amaç aşağıdaki ayetde açıkca belirtiliyor.
"Allah, müminlerden, canlarını ve mallarını, kendilerine cennet vermek üzere satın almıştır: Allah yolunda çarpışacaklar da öldürecekler ve öldürülecekler. Bu, Tevrat'ta da, İncil'de de Kur'ân'da da Allah'ın kendi üzerine yüklendiği bir ahittir. Allah'dan ziyade ahdine riayet edecek kim vardır? O halde yaptığınız alış-veriş ahdinden dolayı size müjdeler olsun! Ve işte o büyük kurtuluş budur".(Tevbe Suresi-111)
Saygılarla
Vedat Bağlan Sanatçı
"Vedat Bağlan Blog Makale yazıları Fihristi Alfabetik listesi "
"Translate Çeviri"
http://www.vedatbaglan.com
http://facebook.com/vedatbaglan
http://tr-tr.facebook.com/pages/vedatbaglancom/167024723324771
http://www.facebook.com/pages/Vedat-Ba%C4%9Flan/132576160097013
http://twitter.com/VedatBaglan
http://vedatbaglan.blogspot.com
http://www.trsohbetler.com/
http://www.facebook.com/haberler.x
http://www.flightsfounder.com/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder